kronstadt bugünün türkiye'sinde
belki de hiç anlatmadığı kadar şey anlatıyor. 1921'den beri anlattığından başka/yeni
bir şey yok ama sadece devletin zulmüne tanık olan değil aynı zamanda
devletin dışlandığı bir hayatı kurmaya çalışan birbirine benzemez binlerin
hayatına tekabül eden bir şeyi anlatıyor. kronstadt bir devlet rutinidir.
roboski gibi, halepçe gibi, dersim gibi ve devletler varolduğu sürece dahasının
da olacağı gibi. pek bir resmi kaynaklara göre 4127 yaralı ve 527 ölüyle çıktı
işin içinden devletin biri. ateşkes imzaladıktan sonra barış içinde uyuduğunu sanan
devrimcilerin üzerine top atışları yaparak bir komünü sonlandıranla aynı
devlet. bu da bir devlet rutiniydi, artık hepimizin de deneyimlediği gibi.
devletler komünlere güneş doğmadan önce saldırır tüm acımasızlıklarıyla.
kronstadt'a kulak verin, orada senin de hikayen anlatılıyor. 96 yıl önce
seninle aynı şeylerden bahsettiğini göreceksin. fabrikaların idaresini eline
alan işçilere, toprağı özgürce işleyen köylüye, kararların komün içinde
birlikte alındığı bir ilişki biçimine, profesyonelleşmemiş ve tek görevi bilgi
taşımak olan temsilcilere, sovyetin bir iktidar adı olmadan önceki haline bir
kulak ver. zamandan ve mekandan kurtulmuş bir kardeşliğin, kader ortaklığının
izini sürün. geçmiş zamanın perdeleri arasında devlet dersinde yanarak ölmüş,
derisi kayışa dönmüş çocuklar birbirine yapışmış dudaklarının arasından
fısıldıyor sana, katilimi biliyorsun. devrim kendi çocuklarını yemez, çocukları
devlet yakar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder