31 Mayıs 2014 Cumartesi

ihanetim gururumdur

Hain diyormuşsunuz bize. Gurur duyarım. Başkası adına konuşmaya devrimci terbiyem izin vermez lakin katletmeye soyunduğunuz insanların affına sığınarak söyleyeyim, onlar da gurur duyar bu ihanetten, eminim. Hainler diyormuşsunuz, doğrudur. Haini bol bir direnişin içindeyiz. Erkekliğin iktidar olduğu bir toplumda, o erke ihanet eden erkeklerden oluşan hainler var aramızda. Sırtlarında tacizci bir kambur, üzerlerinde kalın bir kabuk olan o erkekliğin egemenliğiyle mücadele eden erkekler. İhanet ettikçe özgürleşiyoruz. İşi gücü doğurmak, erin arkasını toplamak olan, kölelik üzerlerine sıfat diye yapıştırılan, hücresi olan evin içindeki esir kadınlar, mal olarak görülen kadınlığa ihanet ediyorlar. İhanet ettikçe özgürleşiyoruz. Üstünlük, arilik masallarıyla pohpohlanıp, kendinden başka herkese düşman edilmeye çalışılan Türklerden oluşan bir hain topluluğu da var. Roboski vicdanı,  Hrant kardeşi olan hainler. İnkılap tarihi kitapları kafasına çalınan, kafası betona döndürülmek istenen ve artık o kafayı kırmaya girişen hainler. İhanet ettikçe özgürleşiyoruz. Bugün pazarda rantı en yüksek ürün haline gelen Sünni Müslümanlık da eksik kalmadı ihanete uğramakta. Alevinin kuyruklu, Ermeni’nin boynuzlu olduğu, Çingene’yle sevişmenin artık abdest tutmaz hale sokacağı safsatalarıyla büyümüş ama artık cemi de, canı da ciğerine sarmış Sünnilerden oluşan hainler var aramızda. İhanet ettikçe özgürleşiyoruz. Sınıflarına ihanet eden burjuvalar, zengin çocukları var aramızda. Kardeşçe paylaşmaya inanmış, sömürünün yok edildiği başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanan hainler. İhanet ettikçe özgürleşiyoruz. Hepimiz insanız değil mi? İnsanlık, o da tartışmalı bir konu. Gezegenin sahibi, her canlının hakimi, dünyanın altında üstünde ne varsa kendine istediği gibi alan efendi insanı reddeden insanlar var aramızda. İnsan diye yutturulmaya çalışılan asalak, sömürgen canavarı kabul etmeyen, bir halt sandığınız insanlığa, insanlığına ihanet edenler, kendini gezegenin sadece bir parçası olarak görenler, cinsinin hainleri var. İhanet ettikçe özgürleşiyoruz. Bitmedi, bitmeyecek de ihanet hikayemiz. Bizi birbirimizden uzaklaştıran, bizi köleleştiren, üzerimize yapıştırılmaya kalkan ne kadar safsata etiket varsa o kadar da hainimiz var. Bu noktada ihanette sınır tanımıyoruz.
Bize hain diyenler varmış, amenna. Efendilere harcayacak nefes yok. Onların sarıldığı her şeye ihanet etmek boynumuzun borcu. Ama hain diyenlerin arasında enteresan insanlar da var. Açlıktan sürüm sürüm sürünen, taşeron işçilikte kemikleri sızım sızım sızlayan, efendinin ayağının altında sömürüldükçe sömürülenler. Bizlerin karşısında dikildiğimiz, bizlerin katili efendilerin kurbanları olan şaşkınlar. Siz neyin ihanetindesiniz? Bizim hainlerimiz sınıflarına, statülerine, üzerlerine yapışan sömürü sıfatlarına ihanet ediyor, bizim hainlerimiz vicdanlarıyla, özgürleşmek uğruna ihanet ediyorlar. Ya siz neyinizle, ne pahasına, ne amaçla ihanet ediyorsunuz?
Bu daha başlangıç, ihanete devam!

28 Mayıs 2014 Çarşamba

tornadaki malzemeden bir bukle



birkaç yıldır dönüp dolanıp not aldığım oyundan, efendinin konuşmasından bir bukle.


İyi yalan söyleyenler yalan söyledikleri insanların inanabilecekleri yalanı söyler. Onun da inandıklarını yalana dahil eder, onu yalanın bir parçası haline getirir. Hediye almakla yalan söylemek birbirine benzer. Her ikisinde de karşındaki insanı ne kadar tanıdığın görülür. Bazı insanlar klişe hediyeler alır sürekli. Kravat, parfüm, çiçek vs. Herkesin ilk aklına gelen yalanları söyler bu tipler. Nasıl hediye aldığın insanı ne kadar tanıdığını gösterirse, yalan da o kadar gösterir. İnsanların ihtiyaçlarını ve inançlarını bilmelisin. Ya da ihtiyaçlarını yaratmalı, inançlarını belirlemelisin.