“Hükümet biraz akıllı davranıp
geziyi dinlese, insanları anlamaya çalışsa bunlar olmazdı” safsatası köşe kapan
yazarlardan sonra enternasyonal filozofların da diline yapışmış görünmekte. Bu
iktidarın her türlü muhalefeti şiddet yoluyla engellemek, kara propaganda ile
kirletmek, yok etmeye değene kadar yok saymak gibi bir refleksi olduğunun
epeydir farkındaydık zaten. Liberal projelerinin önüne çıkan herkesi ezdi, her
sesi susturmak için ne gerekiyorsa yaptı. Başlangıçta gezi parkı direnişi de
bunlardan biriydi sadece. Ama farklı bir şey oldu. İnsanlar geri çekilmediler
ve oldukları yerde durdular, direndiler, devleti püskürttüler. Ve her şey orda
değişti. Devletin olmadığı, iktidar ilişkilerinin anlamsızlaştığı bir hayat kuruldu
anında. Ve iktidar kavramının kendisiyle çok da derdi olmayan pek çok insan
buna bayıldı. Bir anarşist olarak bunu görmek ne büyük bir hazdı anlatamam. İnsanların
anarşiye ya da anarşizme meyletmeleri falan değil bahsettiğim, ki çok da önemi
yok aslında bunun. Tarihte ille de anarşist olmayan ama iktidarsız bir hayatın
yaşandığı pek çok örnek zaten mevcuttu. Bir tanesini de gözümüzle görmüş,
elimizle tutmuş olduk. Anarşiden bahsederken şekil bir A’da görüldüğü gibi
diyebilecek taze bir örneğimiz oldu. Şaka bir yana, iktidarsız bir ilişkinin ne
denli olası olduğunu ve kolaylıkla hayata geçirilebildiğini, insanları ve
durumları hızla etkileyip dönüştürebildiğini gördü herkes. Ve o herkes yaptı
bunu, kimsenin öncülüğüne gerek duymadan, kimsenin kuyruğuna takılmadan. İçinde
eriyerek ve kıvamı değiştirerek. “hükümet biraz akıllı davransaydı…” Evet,
iktidarın kendinden aptal bir hali vardır. Hükmetmenin bir özelliği de budur.
Hükmeden zamanla savunma becerilerini kaybeder. Hakim olan hükmettiklerine karşı
yabancılaşır zamanla. Şu dönemin efendileri de bu durumda, aynı kendinden
önceki efendilerin olduğu gibi. Kemalist devlet kendi kibrine o denli
kapılmıştı ki, tamamen cahilleşmiş bir haldeydi köleleri konusunda. Onlar
hakkında hiçbir fikri yoktu, hiç görmemiş, hiç dokunmamıştı onlara. Ama
kölelerin böyle bir durumu olamıyor haliyle. Kölelere hadlerini, yerlerini,
kimliklerini sürekli hatırlatan bir iktidar var. “hükümet biraz akıllı
davransaydı…” zevzekliği her efendi için tekrar tekrar söylenebilecek bir mezar
yazısıdır. Bu teslimiyete çağrı sözünün içinde durum ve konuma göre
değişebilecek sözcükler bulunur. Başörtüsüne saygılı davransaydı, anadili
destekleseydi, inançlara eşit mesafede dursaydı, bıdı bıdı bıdı bıdı. Bunlar
hep Freudyen zırvalar bebeğim. Sağaltılıp tekrar sisteme dahil etme, sağılmaya
hazır hale getirme çabaları.
İnsanların bulundukları yerde
kendi inisiyatifleriyle durduğu, kendilerini kendi inandıkları bir şekilde
ifade edebildikleri, kendi iletişim araçlarını geliştirdiği, kendi ilişkilenme
biçimlerini yarattıkları, sahte eşitliği reddedip eşitlikçi bir temas içine
girdikleri, bireylerin ihtiyaçlarına göre alıp, yeteneklerine göre verdikleri
ve bunun çıkarcı ve liberal bir alış-veriş kültüründen farklı, özgürlükçü bir
biçimle yapıldığı, kendi özgürlüklerini bir başkasının özgürlüğüyle mümkün
olabildiğini düşündükleri, bir diğerinin acısını kendi acısı olarak kabul
ettikleri, biricikliklerinden vazgeçmeden biz olmayı becerebildikleri,
hayatlarından ve hayattan iktidarı çıkarabildikleri, bir oldukları bir an. Ve o
an işte devrimin kendisi. Dudakta bıraktığı hazzı tadan herkesin öğrendiği an.
Yeni anlara dahil olup, o anları birleştirmek gerektiğini de bilen insanlar
var, hiç şüphem yok. Her yeri gezi yapmak bu anlama gelir çünkü. İktidarı
defetmek, onu hak etiği yere, tarihin çöplüğüne gömmek. Yapılan budur, yaşanan
budur. “hükümet akıl..” O akla ihtiyacımız yok bizim. İktidarın yok edildiği
hiçbir anı, hiçbir yeri, hiçbir ilişkiyi kabul etmesi beklenemez hiçbir
iktidarın. İktidar denen o alçak bilir ki onun için asıl tehlike ve tehdit ona
gösterilen reaksiyon değil, onsuz bir hayatın kurgulanmasıdır. Sultan Mehmet
ordusunu o yüzden çevirdi gerisin geriye Bedrettin ve yoldaşlarının üstüne, o
yüzden kızıl ordu toplarını ateşledi bir gece vakti barış imzaladığı Kronstadt
devrimcileri üstüne, Bougainville yerlileri bu yüzden paralı askerlerle, orduyla
saldırı altında kaldı. Çünkü tehdit iktidarın icraatından iktidarın kendisine
dönmüştür. Onu gereksiz ve işlevsiz kılmıştır.
“Devlet herkese lazım” der
efendici fikriyatlar. “Hükmedenle derdimiz” Ergenekon davaları sırasında
Feto’nun ettiği bir laf vardı, askerlerin üstüne giderken ordunun ve devlet
mekanizmasının zarar gördüğünü düşünerek zikrettiği. “Bu devlet hepimize
lazım”ın versiyonlarından biri. Öyle tabii, boşa poz vermiyor f-16 resmi altında.
Mesele üç beş ağaç değil. Devlet
de böyle olduğunu düşünmüyor. Mesele devlet için bir prensip meselesi. Ve o
prensipler içinde iktidarın bahşetmediği yalan dolandan oluşan özgürlük
safsataları dışında bir özgürlüğe tahammül göstermemek vardır. Devletin işi
budur. Aklı da böyle çalışır. Ve biz o akla limon sıktık.