kronstadt bugünün türkiye'sinde
belki de hiç anlatmadığı kadar şey anlatıyor. 1921'den beri anlattığından başka/yeni
bir şey yok ama sadece devletin zulmüne tanık olan değil aynı zamanda
devletin dışlandığı bir hayatı kurmaya çalışan birbirine benzemez binlerin
hayatına tekabül eden bir şeyi anlatıyor. kronstadt bir devlet rutinidir.
roboski gibi, halepçe gibi, dersim gibi ve devletler varolduğu sürece dahasının
da olacağı gibi. pek bir resmi kaynaklara göre 4127 yaralı ve 527 ölüyle çıktı
işin içinden devletin biri. ateşkes imzaladıktan sonra barış içinde uyuduğunu sanan
devrimcilerin üzerine top atışları yaparak bir komünü sonlandıranla aynı
devlet. bu da bir devlet rutiniydi, artık hepimizin de deneyimlediği gibi.
devletler komünlere güneş doğmadan önce saldırır tüm acımasızlıklarıyla.
kronstadt'a kulak verin, orada senin de hikayen anlatılıyor. 96 yıl önce
seninle aynı şeylerden bahsettiğini göreceksin. fabrikaların idaresini eline
alan işçilere, toprağı özgürce işleyen köylüye, kararların komün içinde
birlikte alındığı bir ilişki biçimine, profesyonelleşmemiş ve tek görevi bilgi
taşımak olan temsilcilere, sovyetin bir iktidar adı olmadan önceki haline bir
kulak ver. zamandan ve mekandan kurtulmuş bir kardeşliğin, kader ortaklığının
izini sürün. geçmiş zamanın perdeleri arasında devlet dersinde yanarak ölmüş,
derisi kayışa dönmüş çocuklar birbirine yapışmış dudaklarının arasından
fısıldıyor sana, katilimi biliyorsun. devrim kendi çocuklarını yemez, çocukları
devlet yakar.
17 Mart 2015 Salı
12 Mart 2015 Perşembe
mis gibi bağ
annemle nevresimleri ütülenmeden önce katlama işini
yapıyorduk, hani bir noktada iki kişi nevresimi sıkıca tutup kendini geriye
doğru aynı anda atar ve aynı anda doğrulur ya, tiyatrodaki güven çalışmaları
geldi o sırada aklıma. ayaktayken ya da bir yükseltiden kendini bir başkasının
kucağına bırakıverirsin, o da tutar seni. tutmazsa kıç üstü düşersin ama
düşünmezsin bunu çünkü düşeceğini bilir diğeri, tutmayacak da ne yapacak?
yoldaşlığı düşündüm hemen tabii. anneyle nevresim katlar gibi olmalı yoldaşlık.
aranda ellerinle yapıştığın mis kokulu bir bağ olmalı, nasıl bırakılır ki o
bağ? bağımsızlıkla bağsızlık aynı şey değil demişti biri. sevgiyle selamlarım
kendisini.
11 Mart 2015 Çarşamba
saman kafalar
Neredeyse 20 yıl olmuş vicdani
retçinin kanunlar nezdinde milletvekili olup olamayacağı sorusu aklıma bile
gelmemiş, neden acep, eminim bu konuda yalnız da değilimdir, ne denli
vizyonsuzmuşuz. Kanunlar nezdindeyi cümle içinde kullanma şansını bana tanıyan eş
dosta ayrıca teşekkürlerimi sunarım. Umarım bu fırsatı bir daha yakalamam.
Yel geçer saman kalır, darılardan
ayrılsak, savrulsak da belki bir halta yarar tezeğe tutkal oluruz. Burnumuz
boktan hiç çıkmadı zaten, dert yok. Biz saman kafalar aynı ateşte nasılsa
buluşuruz, sapla saman karışmasın da birbirine, dert yok. Saman kafalı
korkuluklar olalım yine, güzelim kargalar konsun omzumuza, ağzımızda pis bir
sırıtışın eşliğinde sigarayı tellendirelim, kendimizle yanalım belki cadıları
çeker ateşimiz. Dert yok. Güzel gözlerinizden öperim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)